yazi

Bahattin Keskin: Bu Adam benim Babam, mezelerin arasında, elinde rakısıyla, hey heyyyy...
Ah bu adam benim Babam, iki zar sağ elinde, öpüp masaya fırlatan hey hey hey hey hey heeeey,
Kardeşimin çeğizini, benim geleceğimi, Masada kaybeden babam hey... 
Severek aldığı kızı, hayatından bezdiren, bu adam benim babam hey...
Ağlatma artık babam, sızlatma artık babam, kara gün geçmez babam hey... 
Açık kapıları, kumarla kapatma babam, Allah büyüktür babam heyyyy... 

Kızınız varmı ? Oğlunuz varmı ? 
Kızınızın namusunu, oğlunuzun istikbalini şahsi, sahte zevkiniz için satarmısınız ? 
Tabi şimdi "bu adam iyice kafayı sıyırdı, olurmu öyle şey ?" diye düşünüyorsunuz değilmi ?
Eğer kumar oynuyorsanız satarsınız... Satacaksınız !
Eğer kumar oynuyorsanız dedim, pardon ! 
'Ben hiç kumar oynamadım, ve asla oynamam' diyebilen varmıdır acaba ?

Cevap vermerden önce biraz düşünün...

Evvela bir bakalım kumar neymiş ? 

Kumar, sadece kahvelerde poker, zar ve benzeri oyunlar, 4 nala koşan atların hangisinin kazanacağını tahmin etmek, spor takımlarının hangisinin yeneceğini bilmek, oyun salonlarında elektronik kumar cihazları, Casino' larda rulet ve tek kollu haydutlardan ibaret değildir.
Ara sıra, belki yılbaşından yılbaşına "biliyorum tutmaz... Ama, ya tutarsa ?" diye milli piyango bileti almışınızdır.
Veya en azından sayısal lotto'da "bende bir şansımı deneyim" demişinizdir belki.
Ya 'Tavla' ? Tavlada mı oynamadınız ? 
Bende severek oynarım, çok sevdiğim uğruna canımı bile verebileceğim duygularımın tercümanı 'Koca Yürek, Sayın Orhan Gencebay'ı, sadece biz Türk Milletine değil, bütün dünya'ya kazandırıp milyonların gönlünde taht kurmasına sebep olan oyunu ? Yahu, burayı bende baya okudum fakat anlatmak istediğimi tam anlatamadığımı anladım, ama güzel olduğu için silmedim ;-) 
Kısaca, Orhan Baba'nın 1969 yılında "Başa gelen çekilirmiş-sensiz bahar geçmiyor" isimli ilk 45'liği bizzat seslendirmesine Tavla vesile olmuştur (kaynak: Orhangencebay.com.tr) ! Yani siz oynamıyorsanız, oynayanlara sakın kızmayın... Müzik dalında gönlümüze, ruhumuza hitap eden 'Orhan Baba' mızı bize kazandıran Tavla belki diğer dallarda bizlere daha kimleri kazandıracak !?
Hadi hiçbirini yapmadınız, ve haklı olarak "ben kumar oynamamışım" diye rahatladınızmı ? 
Pekiii, tavuk damı yemediniz ? 
Tabiki yemişinizdir muhakkak. Tavuğun özel bir kemiği var, biz 'Türk Milletine' has bir kemik... Lades kemiği... Bazen şakasına, bazen yemeğine çayına kahvesine, belkide daha büyük bir ladese girmiş olma ihtimaliniz çok yüksek bu 'hangimiz daha zekalı' iddia oyununda. Dikkat ederseniz 'iddia ve oyun' dedim.
Takdir edersiniz ki buda bir nevi kumar gibi. 
Hımmm, şimdi buraya kadar okuyanların düşüncelerini biraz duyar gibiyim sanki...
    ⁃    "Yuh be Bahattin, naptın ya ? Hepimizi kumarcı ettin çıktın"
    ⁃    "Ula adam haklı, yazdıklarının en az birini bende yaptım... Vay beee, meyer bende kumarcıymışım "
    ⁃    "Kafam allak bullak oldu, şimdi ben neyim ? kumarcımıyım değilmiyim ?

Haşa, niyetim kimseyi kumarbazlıkla itam etmek değil, ne haddime !?
Değilsiniz tabiki ! Ama müsadenizle bu konuyu biraz tartaklayalım.

Paracelsus'un dediği gibi "herşey zehirdir, zehir olmayan bişey yoktur... Sadece dozaj belirler bir şeyin zehir olup olmadığını."
Yani, bir yılan zehir'i insan öldürürken, kontrollü ve doğru dozajda kullanıldığında hastalara şifa veriyor. 
Bizimde, bana göre aynı manaya gelen "AZI KARAR, ÇOĞU ZARAR" diye bir Ata sözümüz var, ve her Ata sözü gibi buda çok yönlü kullanılan manalı bir söz ! 
Nerede karar bitiyor, nerede zarar başlıyor ? Zehir nekadar kullanıldığında şifa oluyor ? 
Bence dahilik, sağlam iradeye sahip olmak, karar ve zarar, şifa ve zehir  arasındaki hassas çizgiyi anlayabilme ve ayırtedebilme kabiliyetidir. Zeka veya akıl demedim, çünki nice akıllı, zekalı ve iq su yüksek insanlar gördüm, bir zamanlar çok değer verdiği herşeyini gözünü kırpmadan kaybeden. 
Kaybetmekmi ? Bu kelimeyi kumar ile aynı cümlede kullanmak doğrumu acaba ? 
Sanki kelimeye hakaret ediyormuş gibi geliyor bana, temeli "kayıp", kumar ile pek alakası olmayan bir kelime bence... Şahsıma ait herhangi bir şeyin benim isteğim dışında veya haberim olmaksızın benden uzaklaşması, yani artık bana ait olmaması. Nebilim, cüzdanınızı "kayıp- edersiniz" veya sevdiğiniz bir insanı kaybedersiniz, kumar ise bilerek yapılan bir faliyet, o yüzden 'kaybetmek' bence doğru değil ama, "bilerek ve isteyerek verdim" cümlesinide kullanmak doğru olmasına rağmen yersiz oluyor zira... 

Burada kendimi tekrarlıyorum, niyetim lades'i ve ara sıra oynanan sayısal lotto'yu, tavla'yı, pişti'yi, aile ortamında okey'i ve hertürlü masum iddia oyunlarını, yuvaları yıkan, ailelere, çocuklara telafisi mümkün olmayan zarar veren gerçek 'kumar' ile aynı kefeye koymak değil ! 
Az önce, okuduğunuz "eğer kumar oynuyorsanız, satarsınız.... Satacaksınız" cümlesi tabiki bu oyunlar için geçerli değil.
Amacım, herkesin bildiğini, birçok insanların yaşadığını belkide haykırmak isteyip ama söyleyemediklerini tüm çıplaklığıyla ortaya sermek. Hani olurya, belki o hassas çizginin eşiğinde olan biri okursa belki yuvasını yıkmaz, belki çocuklarına ömürleri boyu unutamayacakları kabuslar yaşatmaz.

Utanan varsa utansın, pişman olan varsa olsun, çünki utanmak ve pişmanlık sahte zevki uğruna feda edilen kıymetli değerleri geri getirmeyecek ! 

47 yaşındayım ve bu yaşıma kadar yakın çevremde aklımın ve mantığımın anlamakta zorlandığı olaylar yaşadım, yaşıyorum... Yaşıyoruz... Belkide yaşıyorsunuz ! 

Bazen kaybedersiniz, bazen başkası kazanır ! Kumar aynen böyle tanımlanır bence. Belki yersiz ama savaş ile kıyaslıyorum, savaşan taraflar değil savaşı organize eden kazanır daima ! 
Sanki kaybedenin aptallığını onaylarcasına, kazananın bazen kullandığı sözde teselli cümlesini biliyorsunuzdur... "üzülme ya, kumar'da kaybeden aşk'ta kazanır"
Ne manyak bir cümle ! Kumarda herşeyini kaybet, bakalım aşk maşk kalıyormu...


Az önce 'kızınızın namusunu satarmısınız' diye sormuştum. Bu soruyu açıklamak istiyorum. Bizim örf ve adetlerimizde bir genç kızın söz veya nişanında takılan altınlara, kızımızın 'namusu' gözüyle bakarız. Her ne olursa olsun o altınlara asla dokunulmaz ! 
Bir ay boyunca zor şartlarda çalışıp, maaşını aldıktan sonra evin yolunu ancak sabah, zil zurna sarhoş ve cebinde kuruş kalmaksızın bulan baba, belki de aylığını verdiği parayı kurtarmak için kızının altınına göz dikiyor... Göz dikmekle kalmayıp allem edip kallem edip, bin bir yalan uydurarak alıp hiç düşünmeden veriyor kızının namusunu kumara ! 
Nişanlısının rahmetli annesinden hatıra kalan altınlarını , nişan takısı olarak verilen kızın babasının alıp da bozdurup kumar oynarken hiçmi içi yanmadı 'ben napıyorum' diye ? 
Kız Meslek Lisesinde sınavı olan, ama otobüs parası olmadığından gidemediği  için hüngür hüngür ağlayan bir genç kızın erkek kardeşi 'böyle okuyacağıma hiç okumam' deyip o andan itibaren okulu bırakan... İşe başlayıp aldığı aylığı, babası kumara verecek diye vermeyip evden kovulan... 
Her ne sebepten bilmiyorum ama, bunun özürü olmaz, kendi öz kızına ağıza alınmayacak küfür edip evi terk ettiren... 
İşi gücü çalışıp çabalamak olan, hiçbir kötü huyu olmayan, kumar oynayacak parayı babasına vermeyen oğlunu yerden yere vuran babaya, herşeye rağmen evlatları etmediği değeri veriyorlar ya, yat kalk dua et demek isterdim, aslında sana bir bardak su bile verilmez ! 
Tamam, belki "benmi çocuk istedim" diyordur... Doğru aslında.
İlahi plan ve proje haricinde hangimiz anne ve babamız tarafından planlı oluşup dünyaya geldik ?
Nerdeyse hepimiz evlendirilip, cinsel dürtülerimizin vermiş olduğu faliyetlerin sonucu değilmiyiz ? 
Bunun içinmi harcadınız çocuklarınızı ?
Bu yüzdenmi elin kızına çile çektiriyorsunuz ? 

Bence, böyle şuurunu kaybetmişcesine ağır kumar tutkunu olanlar kendisinden başkasını sevmiyor ve değer vermiyor ! 
Yoksa neden çocuklarının istikbalini hiç uğruna harcıyorlar ? 
Neden bir zamanlar aşık oldukları eşlerine cehennem azabı çektiriyorlar ?
Canlarına tak eden bayanlar ise haklı olarak tek çareyi ayrılmakta buluyorlar. 
Canından bir parça olan evladının yetişmesine, büyümesine, nişanlanmasına ve evlenmesine neden uzaktan misafir gibi bakıyorlar?

Peki nedir bu kendi evladının, 
[10:13, 18.3.2016] Bahattin Keskin: acısıyla tatlısıyla, gülmesiyle ağlamasıyla, sevinci ve üzüntüsüyle büyümesini, söz nişan ve düğününü görmek isteğinden daha cazip kılan ?
Nedir Bu vazgeçilmezlerden vazgeçtiren duygu ? 
Kaybetme ihtimalinin vermiş olduğu heyacanı mı ? Adrenalinmi ? İnatmı ? Kibirmi ? Hangisi ?

Ey anne ve babalar, eğer evladınız evlenme çağında ise, eğer kumar ve içki alemini seviyorsa, eğer sorumsuz ise, sakın ha "evlendimiydi, çoluk çocuğa karıştımıydı yola gelir, adam olur" diye düşünüp evlendirmeyin ! 
Yetiştirmede yaptığınız hatayı elin suçsuz kızının başına yıkmayın, onun da başını yakmayın, yoksa günün birinde kemikleriniz sızlar, mezarınızda ters dönersiniz, beddua almayın !
Yola gelmiyor, adam olmuyor, düzelmiyor...

Kimbilir, o ablası okula gidemediği için ağlayan kızın erkek kardeşi okulu bırakmasaydı ne olurdu ? 
Avukatmı ? Hakimmi ? Savcımı ? Mühendismi? Pilotmu ? Bilmiyorum ama az buçuk tanırım kendisini, zehir gibi kafa var, pratik zekası ve matematiği çok kuvvetli, bence herşey olabilirdi.

"Kumar borcu namus borcudur" diye bir deyim vardır ya ? Ne manaya geldiğini düşünürdüm her duyduğumda. "Bir insanın, kumar oynadıysa namus borcumu olurmuş ?
KUMAR BORCU NAMUS BORCUDUR ! 
NAMUS BORCU...
... Benim aklıma, akla gelmeyecek şeyler geliyor... Ya sizin ???

İyice derinlere dalıyorum, kendimi kaybetmeden frenleyip burada bırakmam lazım. 
Son olarak eklemek istediğim, 
KUMAR'ı hafife almayın, sadece şukadarını söyleyim, kendinize verdiğiniz zararı (yanlızlık, perişanlık) saymıyorum bile, ama ailenize verdiğiniz zararı çocuklarınızdan öte torunlarınız ve onların torunları çekecek... Her yaptığınız faliyet ailenizin, soyunuzun kaderini değiştirecek. Sizin elinizde değil, elinizi yönlendiren beyninizde, aklınızda, fikrinizde. Kendinizi sevdiğinizin yarısı kadar ailenizi sevin, sevgide olan gücün kudreti sonsuzdur !

Aptallıkta Allah vergisi, bazılarımızda da fazlasıyla mevcuttur ama, suistimal etmemek lazım !

Allah her evlada hayırlı baba nasip etsin,...  Amin !

Saygılarımla 
Bahattin Keskin